Virüslere karşı bağışıklığını güçlendirmek amacıyla doğal ürünlere yönelenleri tüketim konusunda uyaran Düzce Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Merkezi Mikrobiyoloğu Dr. Nisa Sipahi, “Sağlık için ayrı ayrı tüketildiğinde çok faydalı olan iki tıbbi bitki, bir araya geldiğinde ölümcül bir moleküle dönüşebiliyor” dedi.
Havaların soğuması, korona virüs vaka sayılarının artması sebebi ile vatandaşlar bağışıklık sistemlerini güçlü tutmak için aktar ve doğal ürünlere akın etmeye başladı. Fakat, sistemi güçlü tutmak hastalığa hatta zehirlenmeye kadar gidebiliyor. Bağışıklık sisteminin vücutta canlılık olaylarını yöneten bir sistem olduğunu, dışardan gelecek mikroorganizmalara karşı sistemin vücutta savaş açtığını belirten Düzce Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Merkezi Mikrobiyoloğu Dr. Nisa Sipahi, “Vücudumuzda bütün canlılık olaylarını yöneten sistemler bulunmaktadır. Beslenme gibi sindirim gibi boşaltım gibi bütün canlılık sistemleri çeşitli sistemler tarafından yürütülür. Bağışıklık sistemi de bu sistemlerden birisidir. Temel görevi vücudumuza dışarıdan girebilecek mikroorganizmalara karşı vücudumuzu savunmaktır. Yani dışarıdan vücuda mikrop girdiğinde bağışıklık sistemi bunu tanır yabancı olarak kabul eder, ona bağlanır ve onu yok eder. Ancak bağışıklık sistemimizin tek görevi bizi enfeksiyon hastalıklarından korumak değildir. Bununla birlikte vücutta oluşan kanser hücrelerinin tümör kitlelerinin yok edilmesinde yıpranmış hasar görmüş dokuların bertaraf edilmesinde ve yenilenmesinde bağışıklık sisteminin görevlerinde bulunmaktadır. Bağışıklık sistemi çok kompleks bir sistemdir. Vücutta bir çok mekanizma ile yönetilir. Bir çok doku organ hücre bağışıklık sisteminin yapısına katılır” ifadelerini kullandı.
“Güçlü bir bağışıklık sistemine ihtiyacımız yok”
Bağışıklık sisteminin az çalıştığında da çok çalıştığında da hastalıklar getirebileceğini, hatta güçlü bir bağışıklık sistemine vatandaşların ihtiyaçları olmadığını söyleyen Dr. Sipahi, “Bağışıklık sistemi az yada çok çalıştığında da bazı hastalıklar meydana gelebilir. Örneğin immün yetmezlik hastalığı dediğimiz bir hastalık var. Bağışıklığın çok ciddi derecede genetik düzeyde yetersiz olması, bu durumda ağızda sık sık yaralar, aflar, uçuklar çıkabilir. Anne ise birey sık düşük yapabilir. Yeni doğan bebeklerde de ölümler olabilir. Bunların hepsi immün yetmezliği hastalığından kaynaklanabilir. Böylesi durumlarda doktora başvurmak gerekir. Bağışıklık sisteminin çok fazla çalışması da bazı hastalıkları tetikleyebilir. Örneğin alerji gibi, aşırı duyarlı reaksiyon gibi bunlar vücudu yoran sağlıklı doku ve hücrelere zarar veren durumlardır. Birde bağışıklık sistemi ile alakalı olarak oto immün hastalıklar vardır. Normalde bağışıklık sistemi vücuda bir mikrop girdiğinde onun yabancı olduğunu bilir ve onu yok eder. Fakat oto immün bireylerde oto immün hastalıklarda immün sistem kendi vücudunu yabancı olarak kabul eder, kendi duyularına ve hücrelerine savaş açar. Buda MS gibi romateik artış gibi çeşitli hastalıkları tetikleyebilir. Bu sebeple diyoruz ki güçlü bir bağışıklık sistemine ihtiyacımız var. ‘Hayır’ güçlü bir bağışıklık sistemine ihtiyacımız yok. Dengeli ve sağlıklı bir bağışıklık sistemine ihtiyacımız var” dedi.
“Bağışıklık sistemi 4 mevsim desteklenmeli”
Havaların soğuması ile ufak çaplı salgınların olduğunu, insanların kapalı alanlarda yoğun bir çalışma temposuna girdiğini belirten Mikrobiyolog Nisa Sipahi, “Bağışıklık sistemi dört mevsim desteklenmesi gerekiyor. Sağlıklı ve dengeli bir bağışıklık sistemine sahip olduğumuz sürece hem enfeksiyon hastalıkları hem de kanser gibi bazı kronik rahatsızlıkların önüne geçebiliriz. Kış aylarında mevsime bağlı olarak gribal enfeksiyonlarda soğuk algınlıklarında yada diğer kronik rahatsızlıklarda artış meydana gelebiliyor. Şu anda okullar açıldı. Tahmin edebileceğiniz üzere çocuklar bulaşıcı hastalıkları birbirlerine çok kolay bulaştırabiliyorlar. Dolayısı ile kış aylarında böyle minik çaplı ufak salgınlar olabiliyor. Korona virüste de bu olabiliyor. Virüs yüksek sıcaklıklı dış ortamlarda fazla dayanıklı kalamıyor. Ama soğuk iklimlerde dışarıda kalabilme özelliği biraz fazla ve okullar açıldı, insanlar iş hayatlarına yaşamlarına geri döndüler. Yani bulaş vaka oranında artış sadece korona da değil diğerlerinde de artış gösterdi. Kış aylarında da bağışıklık sistemi biraz daha desteklenmesi gerekir. Tekrarlanan enfeksiyonlar tekrarlanan rahatsızlıklar bağışıklık sistemi üzerinde bir stres oluşturur. Bir baskılanmasına yol açabilir” şeklinde konuştu.
“Sigara, alkol ve karbonhidrattan uzak durulmalı”
Vatandaşların stres yapmaması gerektiğini özellikle metropol şehirlerde insanların stresten uzak olamadığını belirten Düzce Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Merkezi Mikrobiyoloğu Dr. Nisa Sipahi, metropol şehirlerde insanların strese bir şekilde mutlaka bulaştığını hatırlatarak, “Bağışıklık sistemine güçlendirmek değil dengede ve sağlıklı bir şekilde ilerletmek gerekir. Bunun için dengeli ve sağlıklı bir uyku düzeni gerekebilir. Bununla birlikte stresten uzak durmak, sigara ve alkol kullanmamak, tek tip beslenmemek gerekir. Bu dengeyi bu şekilde koruyabiliriz. Fakat tabi hepimiz pasta börek, tatlı tüketen bir toplumuz. Kızartma seven çok fazla ekmek tüketen bir toplumuz. Bu çok mümkün olmuyor. Herkes karbonhidrata çok fazla yönelim gösteriyor. Okullar açıldı 2 yıldır duran bir dönemin ardından çok yoğun bir iş dönemi başladı. Herkes, ekonomik ve manevi kayıplarını önlemek için çok yoğun bir iş temposuna başladı. Dolayısı ile daha az uyku hatta uykusuz kalma durumları oluyor. Özellikle kalabalık şehirlerde metropol şehirlerde stresten uzak kalamıyoruz. Dolayısı ile bağışıklık sistemini dengeleyecek bütün faktörlerle baş edemiyoruz. Birisinden birisine yakalanabiliyoruz” ifadelerinde bulundu.
“Doğal ise doğadan ise sağlık için faydalıdır, sözü çok yanlış”