“AB, SORUNUN PARÇASI, DÜRÜST BİR ARACI DEĞİL”
- “Biz yeni bir şey istemiyoruz. Kıbrıs Rum tarafınca gasp edilmiş olan devredilemez haklarımızın yeniden teyit edilmesini istiyoruz.”
- “Kıbrıslı Türkler de en az Kıbrıslı Rumlar kadar egemendir ve Kıbrıs Türk devleti de en az Kıbrıs Rum devleti kadar egemendir.”
Cumhurbaşkanı Tatar, “KKTC’de yaşayan Rusların burada mülk edinmelerinin de doğal hakları” olduğunu kaydetti. Rusya’nın, ülkesinde konsolosluk faaliyetlerine başlamasından memnuniyetini dile getirdi.
TASS’ın yaptığı röportaj şöyle:
Andrei Surzhansky: Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis iktidara geldikten sonra Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik bir dizi girişim başlattı. Bu girişimlerin merkezinde AB’nin bölünmüş ada sorununun çözümüne daha aktif katılımı yer alıyordu. Öte yandan siz AB’nin müdahil olmasına karşı çıktınız. Temel itirazlarınız nelerdir?
Ersin Tatar: 2004 yılında AB, Kıbrıs Rum tarafını, asıl eşit Kıbrıs Türk tarafının rızası olmaksızın tüm ada adına yasadışı bir şekilde üyeliğe kabul ederek kendi üyelik kriterlerini [örgütün] ve uluslararası hukuku ihlal etmiştir. Kıbrıs Rum tarafının [AB’ye] üyeliği, adayla ilgili tüm uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Kıbrıslı Rumların yasadışı ve tek taraflı kabulü AB’nin temel ilkelerine de aykırıdır. Dolayısıyla AB sadece bir taraf değil aynı zamanda sorunun bir parçası haline gelmiştir. Bu nedenle AB, Kıbrıs sorununun çözümünde dürüst bir aracı ya da tarafsız bir katılımcı olamaz. Olası herhangi bir çözüm süreci BM Genel Sekreteri’nin himayesi altında gerçekleşmelidir.
KIBRIS MESELESİ ASLA BİR PAZARLIK KOZU OLAMAZ
A.S: Sayın Hristodulidis kamuoyuna yaptığı konuşmalarda AB’nin Türkiye’ye Kıbrıs konusundaki tutumunu değiştirmesi için sunabileceği bazı teşviklerden bahsetti. Söz konusu teşviklerden haberdar mısınız? Ve meselenin bu şekilde formüle edilmesine karşı tutumunuz nedir?
E.T: Kıbrıs bizim için ve anavatanımız Türkiye için milli bir meseledir. Kıbrıs meselesi asla bir pazarlık kozu olmayacak biz de devredilemez haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Türkiye ile mükemmel bir diyalog ve koordinasyona sahibiz ve böyle bir yaklaşım hiçbir sonuç getirmeyecektir.
KIRBIS SORUNU NASIL ÇÖZÜLECEK?
A.S: Askıya alınan müzakere sürecinin ancak KKTC’nin eşit egemenliği ve eşit uluslararası statüsünün teyit edilmesi halinde yeniden başlayabileceğini defalarca söylediniz. Herhangi bir şey bu pozisyonu değiştirebilir mi ve sorunun çözümü için başka formüller düşünülüyor mu?
E.T: Müzakerelerin yeniden başlamasından bahsetmiyoruz. Her iki taraf için de eşit egemenlik ve eşit uluslararası statü temelinde yeni bir resmi müzakere sürecinden bahsediyoruz. Biz yeni bir şey istemiyoruz. Kıbrıs Rum tarafınca gasp edilmiş olan devredilemez haklarımızın yeniden teyit edilmesini istiyoruz. Ortak Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 yılında Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar tarafından iki kurucu üye olarak kurulmuştur. Kıbrıs Rum tarafının bugün Kıbrıs Cumhuriyeti olarak adlandırdığı şey 1960’taki ortak cumhuriyet değil, ele geçirilmiş ve yasadışı bir Kıbrıs Rum devletine dönüştürülmüş bir yapıdır. Kıbrıs Rum tarafı tarafından Aralık 1963’te yıkılan bu devlet (ortak cumhuriyet – TASS notu) sadece üç yıl sürmüştür. Oysa bugün uluslararası arenada sadece Kıbrıslı Rumlardan oluşan ve otoritesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırındaki kontrol noktalarında sona eren esir bir devlet var. Her iki taraf da egemenliğinin, gücünün ve yargı yetkisinin nerede başlayıp nerede bittiğini bilmektedir. Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıslı Türkler, KKTC ya da ara bölge üzerinde hiçbir yetkisi ya da hükmü yoktur.
“Kıbrıslı Türkler de en az Kıbrıslı Rumlar kadar egemendir ve Kıbrıs Türk devleti de en az Kıbrıs Rum devleti kadar egemendir.”
KKTC, tam anlamıyla işleyen, demokratik yollarla seçilmiş hükümeti, parlamentosu ve yargısıyla modern bir devletin tüm niteliklerine sahiptir. Uluslararası toplumun sahadaki bu gerçekleri tanımayı ısrarla reddetmesi kabul edilemez ve savunulamazdır. Kıbrıs Rum liderliği, uluslararası hukuku ihlal ederek, adanın bütününü temsil etme yetkisine sahipmiş gibi davranmaya devam etmektedir. Bu yanılsama “Kıbrıs sorununu” yaratmış ve varlığını sürdürmesini sağlamıştır. Dolayısıyla, Nisan 2021’de Cenevre’de BM Genel Sekreteri’nin himayesinde düzenlenen gayrı resmi “beş artı BM” toplantısında (adanın toplum liderleri, Kıbrıs’ın güvenliğinin garantör güçlerinin dışişleri bakanları ve BM Genel Sekreteri’nin katıldığı bir zirve – TASS notu) sunduğum öneri, adada adil ve sürdürülebilir bir çözümün yolunu açacak gerçekçi bir çerçevedir. İki eşit taraf arasındaki siyasi dengenin yeniden tesis edilmesine yardımcı olacak ve adamızdaki 60 yıllık anlaşmazlığın çözümü için gerekli koşulların hazırlanmasına katkıda bulunacaktır.
BM’NİN PİLE-YİĞİTLER YOLUNA MÜDAHALESİ
A.S: Pile bölgesindeki ara bölgede yaşanan son olay iki toplum arasındaki müzakerelerin yenilenmesi ihtimalini etkileyebilir mi? Bu kadar yerel bir çatışma bu kadar güçlü bir tepki yarattıysa, daha karmaşık konuları nasıl müzakere edeceksiniz?
E.T: Her şeyden önce Kıbrıs adasında iki farklı kimlik, iki halk ve iki devlet olduğu unutulmamalıdır. 1974’teki olaylardan önce var olan ve bugün de varlığını sürdüren Pile – Yiğitler (Arsos) yolunun iyileştirilmesi projesi, Pile’de yaşayan Türk nüfusun sağlık, eğitim, ticaret ve diğer sosyal içerikli hizmetler gibi çeşitli insani ihtiyaçlarının karşılanması açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca KKTC’nin diğer bölgelerine ulaşımı büyük ölçüde kolaylaştırarak ekonomik kalkınmaya da katkıda bulunacaktır. Ara bölgede Kıbrıslı Türk ve Rumların yaşadığı tek karma köy olan Pile’deki Kıbrıslı Türkler, KKTC’nin geri kalanına ulaşabilmek için köyde bulunan İngiliz askeri üslerindeki gümrük kontrolünden geçmektedir.
Öte yandan, Pile’de yaşayan Kıbrıslı Rumlar herhangi bir sınır veya gümrük kontrolü olmaksızın Güney Kıbrıs’a gidip gelmekte serbesttirler. Dahası, BM [bir zamanlar] Kıbrıs Rum tarafına ara bölgeden geçen iki ana yol inşa etme yetkisi vermiştir ve bu yollar inşa edilmiştir. Dolayısıyla Pile – Yiğitler yolu projesi tamamen insani mülahazalar ve ihtiyaçlar temelinde tasarlanmıştır. Her geçen gün sosyo-ekonomik baskılar ve nüfus azalması ile karşı karşıya kalan Pile’de yaşayan Türk vatandaşları için bir can simidi görevi görmektedir. Ancak bu gerçeklere rağmen UNFICYP birlikleri yolun yapımını engellemiştir. Sonuç olarak, her iki tarafın da kabul edebileceği bir çözüm için çalışıyoruz ve umuyorum ki kısa süre içerisinde bu sorunu çözüme kavuşturacağız.